ISUBÜ’lü Akademisyen, Türkiye’nin En Derin Noktasında Yaşayan Endemik Türü

ISPARTA 13.09.2023 - 19:31, Güncelleme: 13.09.2023 - 19:31
 

ISUBÜ’lü Akademisyen, Türkiye’nin En Derin Noktasında Yaşayan Endemik Türü

Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Aydın’ın da aralarında bulunduğu Türk Bilim İnsanları Türkiye’nin en derin noktasında yaşayan mağara canlısı endemik tatlı su karidesini (yangıç) dünyaya tanıttı.
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Aydın ve Ege Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Özbek, Krubera’dan sonra dünyanın en derin noktasında yaşayan “yangıç” türünü isimlendirerek literatüre kazandırdılar. Son günlerde Amerikalı mağaracı Mark Dickey'in -1120 metre derinlikten Türkiye Mağaracılık Federasyonu önderliğinde tahliyesiyle de gündeme gelen ve Türkiye’nin en derin üçüncü mağarası olan Anamur Mersin’deki Morca Düdeni'nde bulunan yeni tür, Gammarus morcae Özbek & Aydin, 2023 olarak isimlendirildi. Yeni keşfedilen türün dünyada yalnızca Morca Düdeni’nin -1256 metre derinliğinde yaşamını sürdüren bir canlı olduğu ve derin mağara ekosistemlerinde yaşayan yangıç türlerinin muhtemelen başka ekosistemlerde kaydedilemeyeceğini belirten Prof. Dr. Gökhan Aydın, yeni keşfedilen tür ve mağaracılıkla ilgili sözlerine şöyle devam etti: “Mağara ekosistemlerinde yaşayan özellikle eklembacaklı omurgasızların incelenmesi ve keşfedilmesi adına 27 Ağustos 2016 tarihinde ülkemizin ilk Biyospeleoloji Araştırma Topluluğu (BAT)’nu kurduk. Ardından 2018 yılında mağaracılığı ve mağara sporunu tanıtma ve yaygınlaştırma adına Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi çatısı altında Mağara Araştırma Topluluğu (ISMAK)’nu faaliyete geçirdik. Dr. Yaman Özakın’ın tasarladığı mağara veri tabanına göre ülkemizde 4000’e yakın kayıtlı mağara bulunmakta. Ancak tahmin edilen mağara sayısı 20.000 dolaylarında. Anamur’un Taşeli Platosunda bulunan ve -1429 metre ile ülkemizin en derin mağarası olan EGMA Düdeni’ne oldukça yakın bir mesafede bulunan Morca Düdeni’de bunlardan biri. 2019 yılında Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) tarafından keşfedilen Morca Düdeni -1276 metre ile Türkiye’nin şu an için en derin üçüncü mağarası konumunda. Şu an için diyorum çünkü hala keşfi devam ediyor. İlk keşfedildiğinden bugüne kadar Mağaracılık Federasyonuna bağlı birçok ekip mağara keşfinde katkıda bulundu ve bulunmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl mağaranın dalış yapmayı gerektiren -1256 metresinde bulunan sifona Ali Hakan Eğilmez tarafından Türkiye’nin en derin rekor dalışı gerçekleştirildi. Mağaranın en derin noktası olan bu sifon dalışı sırasında bazı canlılara rastlandı. Bu canlılar yine bizim camiadan Ümit Günhan, John Fiorini, Büşra Karatay ve Batu Çolak tarafından toplanarak bana iletildi. Bu materyallerin belirtilen derinlikten yeryüzüne çıkarılması ve fotoğraflanması gibi işler için Ender Usuloğlu, Engin Sevil, Mert Gürbüz, Oktay Pöhrenk, Özge Kahraman ve Volkan Baltacı gibi ismini sayamadığım 40’tan fazla mağaracının da büyük emekleri var. BAT ekibi olarak toplanan bu materyaller elimize geçer geçmez bir aydan kısa bir sürede preparatlarını hazırladık. Mağarada bulunan canlıları biz 3 ana sınıfta topluyoruz. Trogloxen grubuna girenler mağara ortamını yuva olarak kullanır ya da sahip olduğu uygun koşullar nedeni ile tercih ederler. Ancak, besinlerini genellikle mağara dışından temin ederler. Trogloxen’lere en iyi örnek yarasalardır. Troglophile grubuna girenler ise yaşam döngülerinin mağaralarda tamamlarlar ancak toprak üstü uygun yaşam çevrelerinde de bulunabilirler. Troglobite’ler ise mağara ekosistemine adapte olmuş, fonksiyonel göz, kanat ve deri pigmentlerinin olmaması ile karakterizedir. Bu tür canlılar sadece mağara içinde yaşayabilen canlılardır. Asla mağara dışında yaşayamazlar. Morca Düdeni’nden toplanan örnekleri incelediğimizde bu türün troglobit yani tamamen mağaraya özgü bir canlı olduğunu gördük. Toplanan örneklerin tamamında gözler körelmişti. Renk pigmentleri yoktu ve bireyler sanki şeffaf gibiydi. Morfolojik incelemeler sonucunda söz konusu canlıların dünyadaki diğer benzer türlerden farklı, bilim camiası tarafından bugüne kadar tanımlanmamış yeni bir tür olduğu ortaya çıktı. Ayrıca yeni keşfettiğimiz türün sadece bu mağaraya özdeşleşmiş bir tür olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bilimsel ismini söz konusu mağaraya ithafen Gammarus morcae olarak verdik. Bu sıra dışı bilimsel yayınımızı Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat ÖZBEK ile birlikte ülkemizde faaliyet gösteren bir dergide yayınlamak istedik. Bu nedenle Tübitak’ın Turkish Journal of Zoology dergisini tercih ederek yayınımızı gönderdik. Sıra dışı diyorum çünkü bu tür Krubera Mağarası’ndan sonra dünyanın en derin noktasında yaşayan Tatlısu karidesinin tanılamasıyla ilgili. Aynı zamanda bu çalışmayla dünyada yalnızca Morca Düdeni’nde bulunan ve bu yüzden endemik olan türün dünyaya tanıtılması da sağlandı. Böylece ülkemiz biyolojik çeşitlilik envanterine bir tür daha kazandırmış olduk” dedi. Mağara ekosistemlerinin çok özel ve hassas dengelerle kurulu olduğunu belirten Prof. Dr. Aydın, en ufak değişimin (biyotik ya da abiyotik) onbinlerce hatta bazıları yüzbinlerce yıldır bu ekosistemlere adapte olmuş mağara canlılarını olumsuz etkileyeceğini ve bu nedenle bu tür ekosistemlerinin mutlak korunması gerektiğini belirtti.
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Aydın’ın da aralarında bulunduğu Türk Bilim İnsanları Türkiye’nin en derin noktasında yaşayan mağara canlısı endemik tatlı su karidesini (yangıç) dünyaya tanıttı.

Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Aydın ve Ege Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Özbek, Krubera’dan sonra dünyanın en derin noktasında yaşayan “yangıç” türünü isimlendirerek literatüre kazandırdılar.

Son günlerde Amerikalı mağaracı Mark Dickey'in -1120 metre derinlikten Türkiye Mağaracılık Federasyonu önderliğinde tahliyesiyle de gündeme gelen ve Türkiye’nin en derin üçüncü mağarası olan Anamur Mersin’deki Morca Düdeni'nde bulunan yeni tür, Gammarus morcae Özbek & Aydin, 2023 olarak isimlendirildi.

Yeni keşfedilen türün dünyada yalnızca Morca Düdeni’nin -1256 metre derinliğinde yaşamını sürdüren bir canlı olduğu ve derin mağara ekosistemlerinde yaşayan yangıç türlerinin muhtemelen başka ekosistemlerde kaydedilemeyeceğini belirten Prof. Dr. Gökhan Aydın, yeni keşfedilen tür ve mağaracılıkla ilgili sözlerine şöyle devam etti:

“Mağara ekosistemlerinde yaşayan özellikle eklembacaklı omurgasızların incelenmesi ve keşfedilmesi adına 27 Ağustos 2016 tarihinde ülkemizin ilk Biyospeleoloji Araştırma Topluluğu (BAT)’nu kurduk. Ardından 2018 yılında mağaracılığı ve mağara sporunu tanıtma ve yaygınlaştırma adına Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi çatısı altında Mağara Araştırma Topluluğu (ISMAK)’nu faaliyete geçirdik. Dr. Yaman Özakın’ın tasarladığı mağara veri tabanına göre ülkemizde 4000’e yakın kayıtlı mağara bulunmakta. Ancak tahmin edilen mağara sayısı 20.000 dolaylarında. Anamur’un Taşeli Platosunda bulunan ve -1429 metre ile ülkemizin en derin mağarası olan EGMA Düdeni’ne oldukça yakın bir mesafede bulunan Morca Düdeni’de bunlardan biri. 2019 yılında Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) tarafından keşfedilen Morca Düdeni -1276 metre ile Türkiye’nin şu an için en derin üçüncü mağarası konumunda. Şu an için diyorum çünkü hala keşfi devam ediyor. İlk keşfedildiğinden bugüne kadar Mağaracılık Federasyonuna bağlı birçok ekip mağara keşfinde katkıda bulundu ve bulunmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl mağaranın dalış yapmayı gerektiren -1256 metresinde bulunan sifona Ali Hakan Eğilmez tarafından Türkiye’nin en derin rekor dalışı gerçekleştirildi. Mağaranın en derin noktası olan bu sifon dalışı sırasında bazı canlılara rastlandı. Bu canlılar yine bizim camiadan Ümit Günhan, John Fiorini, Büşra Karatay ve Batu Çolak tarafından toplanarak bana iletildi. Bu materyallerin belirtilen derinlikten yeryüzüne çıkarılması ve fotoğraflanması gibi işler için Ender Usuloğlu, Engin Sevil, Mert Gürbüz, Oktay Pöhrenk, Özge Kahraman ve Volkan Baltacı gibi ismini sayamadığım 40’tan fazla mağaracının da büyük emekleri var. BAT ekibi olarak toplanan bu materyaller elimize geçer geçmez bir aydan kısa bir sürede preparatlarını hazırladık. Mağarada bulunan canlıları biz 3 ana sınıfta topluyoruz. Trogloxen grubuna girenler mağara ortamını yuva olarak kullanır ya da sahip olduğu uygun koşullar nedeni ile tercih ederler. Ancak, besinlerini genellikle mağara dışından temin ederler. Trogloxen’lere en iyi örnek yarasalardır. Troglophile grubuna girenler ise yaşam döngülerinin mağaralarda tamamlarlar ancak toprak üstü uygun yaşam çevrelerinde de bulunabilirler. Troglobite’ler ise mağara ekosistemine adapte olmuş, fonksiyonel göz, kanat ve deri pigmentlerinin olmaması ile karakterizedir. Bu tür canlılar sadece mağara içinde yaşayabilen canlılardır. Asla mağara dışında yaşayamazlar. Morca Düdeni’nden toplanan örnekleri incelediğimizde bu türün troglobit yani tamamen mağaraya özgü bir canlı olduğunu gördük. Toplanan örneklerin tamamında gözler körelmişti. Renk pigmentleri yoktu ve bireyler sanki şeffaf gibiydi. Morfolojik incelemeler sonucunda söz konusu canlıların dünyadaki diğer benzer türlerden farklı, bilim camiası tarafından bugüne kadar tanımlanmamış yeni bir tür olduğu ortaya çıktı. Ayrıca yeni keşfettiğimiz türün sadece bu mağaraya özdeşleşmiş bir tür olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bilimsel ismini söz konusu mağaraya ithafen Gammarus morcae olarak verdik. Bu sıra dışı bilimsel yayınımızı Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat ÖZBEK ile birlikte ülkemizde faaliyet gösteren bir dergide yayınlamak istedik. Bu nedenle Tübitak’ın Turkish Journal of Zoology dergisini tercih ederek yayınımızı gönderdik. Sıra dışı diyorum çünkü bu tür Krubera Mağarası’ndan sonra dünyanın en derin noktasında yaşayan Tatlısu karidesinin tanılamasıyla ilgili. Aynı zamanda bu çalışmayla dünyada yalnızca Morca Düdeni’nde bulunan ve bu yüzden endemik olan türün dünyaya tanıtılması da sağlandı. Böylece ülkemiz biyolojik çeşitlilik envanterine bir tür daha kazandırmış olduk” dedi.

Mağara ekosistemlerinin çok özel ve hassas dengelerle kurulu olduğunu belirten Prof. Dr. Aydın, en ufak değişimin (biyotik ya da abiyotik) onbinlerce hatta bazıları yüzbinlerce yıldır bu ekosistemlere adapte olmuş mağara canlılarını olumsuz etkileyeceğini ve bu nedenle bu tür ekosistemlerinin mutlak korunması gerektiğini belirtti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ispartamhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.